14 Ocak 2009 Çarşamba

Merkez Efendi


Asıl adı Musa bin Müslihiddin bin Kılıç'tır. 1460-1465 yılları arasında Germiyan ilinin Sarımahmutlu köyünde doğmuş, 1552 yılında İstanbul'da ölmüş. Mevlevihane Kapısı'nda, adını taşıyan caminin yanındaki türbesi, çilehanesi ve niyet kuyusu İstanbulun en çok ziyaretçi toplayan yerlerinden birisidir.
*******
Mederesede eğitim gördüğü yıllarda; halvetilik tarikatının bir kolu olan sümbülilik dergahını yöneten Sümbül Efendi lakaplı Şeyh Yusuf Sinaeddin Efendi hakkında atıp tutmuş, onun adını anmak, onun meclisinde bulunmak küfürle birdir diye fetvalar vermişti. Ancak bir gün Sümbül efendinin dergahına ayini izlemek ve konuşmalarını dinlemek üzere gider ve bir direğin arkasına gizlenerek onu dinlemeye başlar. Duydukları ne şimdiye kadar duyduğu alimlerin sözlerine, ne de kitapların yazdıklarına benzemiyordu. Gözlerinden ve kalbinden kat kat perdeler kalkıyor, içinde ışıklı bir alem uyanıyordu, dünya ve ahiret gözüne başka türlü görünmeye başlamıştı. İşte tam bu sırada Sümbül Efendi: ''söylediklerimi anlıyormusunuz ?'' diye sordu ve kimse yanıt vermeden kendisi cevapladı ''hayır!'' dedi.''Ama o direğin dibinde oturan anlıyor , çünkü bugün ben yalnız onun için söylüyorum''
Müslihiddin, şaşkın ve korku içindeydi onun orada olduğunu nasıl bilmişti. Efendi yeniden konuşmaya başaldığında artık anlatılanlardan hiçbirşey anlamaz, duymaz olmuştu. Bir ara tekrar onun sesini duydu :'' Bu söylediklerimi siz anlıyamazsınız, direğin dibindeki de anlıyamaz çünkü şimdi yalnız kendim için söylüyorum''. Müslihiddin kendinden geçip olduğu yere yığılır.Şeyhin emri ile onu alıp huzura getirirler, uzun bir halvet faslından sonra
genç medereseli hırka giyer ve çileye soyunur.
Merkez Efendi ismini alması:
Sümbül efendi bir gün sınamak için dervişlerine bir soru sorar:''Alemi siz yaratmış olsaydınız nasıl yaratırdınız?''. Bu soruyu kimi ''kötülüğü yeryüzünden kaldırırdım'',kimi ''Sefaleti istemezdim'' diye yanıtladı. bir diğeri yalnız bahar mevsimlerinden ibaret bir dünya, bir başkasıda sadece ibadetlere dayanan bir hayat istiyordu. Sıra Müslihiddin'e geldiğinde Sümbül efendi:'' Bir de sen söyle bakalım sen nasıl bir dünya isterdin?'' dedi. Onun sa herzamanki gibi başı yerdeydi ''yüzüm yokki yüzüne bakayım'' diye düşünüyordu. ;Hoca tekrar sorduğunda '' Herşeyi merkezinde bırakırdım efendim. Hiçbirşeyi yerinden oynatmazdım. Alem mümkün alemlerin en iyisi. Burada herşey güzel herşey hoş!'' '' Aferin derviş Müslihiddin! Demek herşeyi merkezinde bırakırdın. Benim de beklediğim yanıt buydu. Öyleyse senin adın bundan sonra Merkez Muhiddin olsun''. Ve böylece merkez Efendi lakabını almış oldu.
Yine birgün dervişler Sümbül efendinin huzurunda oturuyorlarken:''A dervişler İstanbulun taşından toprağından renk renk çiçekler fışkırıyor. Hepiniz bana birer çiçek getirseniz gözümüz gönlümüz açılacak'' der.Herkes bağlara bahçelere dağılıp demet demet çiçekler toplayıp dergah a getirirler. Yalnız Merkez efendi elinde solmuş kurumuş bir papatya ile gelir boynunu büküp ''Sultanım hangi çiçeğe elimi uzattımsa Allah, Allah diye zikirde, tesbihte buldum, koparmaya kıyamadım. Onun için huzuruna böyle elim boş geliyorum'' der
Mesir macunu:
Merkez efendi maneviyatta olduğu kadar hekimliktede bilgi sahibi imiş. Yavuz Sultan Selim in annesi Bezmialem Sultanın manisada yaptırdığı cami, imaret ve zaviye için Sümbül efendiden bir temsilcisini göndermesini istemiş ve bu görevde Merkez efendiye verilmiş. Merkez efendi uzun süre kalmış Manisada ve bir muharrem ayında camideki bimarhane hastaları için kendi terkibi olan baharatlı bir macun yaptırmış. Sonra o macunları güzel bir törenle minareden aşağıya attırmış. Bu gelenek halen mesir şenlikleri olarak Manisada devam
etmektedir.
Bu arada Sümbül Efendi rahatsızlanmıştır ve öğrencileri yerini kimin alacağını merakla beklerler ve dayanamayıp sorarlar. O da gülerek '' Taşradan ilk hangi dostumuz gelirse o bizim yerimize geçecektir'' der.İçine tarifsiz, dayanılmaz bir yangın özleyiş düşen Merkez efendi ise ''Bu ateş sebepsiz değildir'' diyerek İstanbula doğru yola çıkmıştır bile ve dergah a taşradan gelen ilk kişi o olur.
Kaynak : Nezihe Araz
''Anadolu evliyaları''

2 yorum:

sufi dedi ki...

Sevgili Tutsak;
"Herşeyi merkezinde bırakırdım efendim. Hiçbirşeyi yerinden oynatmazdım. Alem mümkün alemlerin en iyisi. Burada herşey güzel herşey hoş!"
Sadece bu sözler bile bugün tartışılıp durulan dünya meselelerine çözüm olur anlayana.Sevgiler dilek.

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.