2 Mayıs 2008 Cuma

UMUT- Kelime oyunu


Hala karar verememişti. Belki de geri geldiğinde sevdiklerinin hepsi yaşam yolculuklarını sona erdirmiş olacaklardı. Onlarsız bir yaşamın nasıl olacağını düşünmeye çalıştı. Çevresinde hiç tanımadığı insanlar olacaktı büyük ihtimalle! Bir şeyler değişmiş olacakmıydı acaba dünya da? Kafasında daha bir sürü soru ve düşünceler bir sağına döndü, bir soluna; ama nafile! bir türlü uyku tutmuyordu. Başucunda duran komodine uzandı ve üzerinde duran Kur'an mealini eline alarak rastgele bir sayfa açtı. Ne zaman başı sıkışsa aynı şeyi yapardı ve açtığı sayfa mutlaka o anki sorununa deva olacak açıklamalar içeren bir sure olurdu. Evet gene aynısı olmuştu. Açtığı sayfa kehf süresinin 10. ayeti ile başlıyordu.


        1. Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi.

        2. Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını kapattık.

        3. Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.

        4. Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.


        5. Kalkıp da, "Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Ondan başkasına asla ilah demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, ondan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?" dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.

        6. "Madem ki onlardan ve Allah'tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.

        7. Güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.

        8. Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış. Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.

        9. Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız"? dedi. "Bir gün, ya da bir günden az", dediler. şöyle dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.

        10. "Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman da bir daha asla kurtuluşa eremezsiniz.

        11. Böylece biz, onların halinden haberdar ettik ki, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. "Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir" dediler. Duruma hakim olanlar ise, "Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız" dediler.

        12. Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: "Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Yine, "Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir" diyecekler. Şöyle de diyecekler: "Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O halde onlar hakkında apaçık tartışma dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.


İşte kur'an da mucize arayanlara apaçık bir mucize diye düşündü. Bilimin bugün geldiği noktayı yüzyıllar öncesinden bize bildiriyordu sanki Kur'an!

Zaten yakalandığı umarsız hastalık nedeniyle çok kısa bir süre sonra yaşamının sona ereceğini öğrenmişti. Yaşantısı boyunca çalışmış, yaşaması için gerekenden çok daha fazlasını kazandığından bayağı bir birikim sahibi olmuştu ve çocukları olmadığı için ölümünden sonra birikimlerini bırakabileceği hiç kimse de olmayacaktı. Tam bu sırada Amerikalı bilim adamlarının, amansız hastalıklara yakalanan bazı hastaları, ilerde o hastalığın tedavisi bulunduğunda uyandırmak üzere dondurduklarını duymuş ama ekonomik gücü yetmesine rağmen henüz karar verememişti.


Şimdi ise kafasındaki tüm korkular,düşünceler silinmiş; Sadece gelecek için UMUT dolu bir yürek kalmıştı. Yüzyıllar öncesinden gelip kendisine onay veren Kur'an ı sevgiyle kucakladı, dünya için de UMUT dolu bir gelecek diledi; ertesi gün başvurusunu yapmaya karar vermiş olmanın huzuru ile sakin derin bir uykuya daldı.

(ahzab-ı kehf ya da yedi uyuyanların ayrıntılı hikayesini ise sufi saja dan okuyabilirsiniz)ZAMAN YOLCULUĞU=2

1 yorum:

ilham perisi dedi ki...

Merhaba hoşgeldiniz aramıza.yani kelime oyunları kafilesine..

Yazınız umudu değişik bir açıdan yorumlayan bir yazı olmuş.Özellikle kur'an ayetleri insanı düşünmeye sevkediyor.
Yüreğinize sağlık..